Savaş bir yanıltmadır. Rakibe, kendini olduğundan zayıf göster. Yapabileceklerini, yapamıyormuş gibi davran. Ona bir avantaj ver, sonra üzerine gelince, şaşırt ve yakala. Eğer senden kuvvetliyse, ondan kaç. Eğer onu kızdırdıysan, daha kolay şaşırtabilirsin. Yumuşak ve zayıf biriymiş gibi davran, o zaman gururlanır ve kendini beğenmeye başlar ki, bunlar zayıflık alametleridir. Eğer kuvveti ve hızlılığı varsa, önce onu yor. -Sun Tzu
Biz her şeyi daha çok bilmeye, herkesten daha güçlü ve başarılı görünmeye, herkesin üstündeymiş gibi hissetmeye muhtaç canlılarız. Bu ihtiyaçlarımızı giderebilmek için bilmesek bile biliyor gibi yapmaya, güçlü ve başarılı olmasak bile en iyisi bizmiş gibi davranmaya, kuyunun en dibinde olsak bile herkesin üstündeymişiz sanrısına kapılmayı seviyoruz. Çünkü ancak bu şekilde yaklaştığımız zaman doğduğumuz andan itibaren sahip olduğumuz ve hayatımızı şekillendiren acizlik hissini biraz olsun bastırabiliriz. Bu acizlik hissini bastırmaya çalışırken kendimize kurbanlar seçeriz. Bizi yüceltecek, bizden az bilip farkında olacak, bizden daha az zeki olacak ve onların sahip olduğu yetersizlik veya değersizlikle kendimizi üstün hissetmemizi sağlayacak kurbanlar. Kendimizi karşımızdakinden zayıf göstermek ve ondan daha düşük olduğumuzu hissettirmek bizim için en karanlık ve en gizemli manipülasyon tekniklerinden birisidir. Yukarı da açıkladığım gibi, insanlara rahat hissettirmek ve onların kaygıya kapılmasına neden olmadan rahatça hareket edebileceğimiz bir yöntemdir bu. ‘’En büyük ustalık zayıf ve beceriksiz görünmektir.’’ diyen büyük general Sun-Tzu bize yol gösterici olan aydınlık yolu yüzlerce yıl öncesinden ortaya çıkarmıştı. Göze batmamak, rakip olarak algılanmamak ve insanların bizimle uğraşmaya değmeyeceğini göstermek, zihinleri ve kaleleri fethetmek için tercih edeceğimiz yöntemdir.
Bir topluluk içinde veya kurumda tercih edilen insanlar sorgulamayan ve koşulsuz itaat eden kişilerdir. Çünkü hiyerarşik düzende diğerlerinden daha üstte olan insan için işlerin kolaylaşması gerekir ve bu tür kişilerin söyleneni hemen gerçekleştirmesi işin hızını arttırır. Çalıştığınız iş yerinde veya farklı bir kurumda zekice bir fikir sunduğunuz zamanı veya sorunlara getirdiğiniz çözümü anlattığınızda insanların size karşı tavırları ve bakışlarının nasıl olduğunu hatırlayın. Bu fikir ya da çözümü kendileri getiremedikleri için size karşı içten içe kıskançlık ve haset duyguları beslerler. Çünkü başkalarının başarılı ve faydalı yaklaşımlarını tebrik etmek zorken, onlardan nefret etmek her zaman için daha kolaydır. Bu nedenle gerekli ortamlarda ve istediğimiz çıkara hizmet edebilecek insanların yanında göze batmadan başarılı ve güçlü yanlarımızı gizlemeyi bilmeliyiz. Sahip olduğumuz zayıflıkları ortaya çıkarmak, insanların önünde bilerek hata yapmak ve mahçup duruma düşmek, diğerlerini etkilemek ve onların zihnine girmek için fazlasıyla kullanılan yöntemlerdir.
Evrenin merkezi olarak kendini gören insanların bu sanrılarını desteklemek, onların gözünü ve zihnini boyayacak bir sis perdesi gibi gerçekleri görmelerini engeller. Onlar içlerindeki zayıflığı yok edip güçlü hissetmeye muhtaç oldukları için bizim zayıf görünmemiz aynı anda birçok hamle yapabilmemizi sağlar. Büyük düşünür Baltasar Gracian’a ait bir söz vardır: ‘’Aptallığı nasıl kullanacağınızı bilin. En akıllı adam bu kartı ara sıra oynar. En üstün bilgeliğin bilmez görünmeyi içerdiği durumlar vardır; cahil olmayabilirsiniz, ama cahili oynayabilirsiniz. Aptallar arasında zekiyi ve deliler arasında akıllıyı oynamanın pek bir iyi yanı yoktur. Aptalmış gibi yapan aptal değildir. Herkes tarafından kabul edilmenin en iyi yolu en aptal hayvanın kılığına girmektir.’’ Gerektiği yerde işimize yarayabilecek en aptal hayvanı oynamak, güçlü olmanın asıl yoludur. Bunu amaçlarına ulaşma peşinde her şeyi göze alabilecek insanlar rahatlıkla yapar. Çin’de tuzak kurup aslanları avlamak için, domuz kılığına girildiği bir strateji vardır. Aslanın kendini üstün ve yenilmez hissetmesi, karşısındaki avcıların zayıf ve öldürülmeye hazır bir domuz kılığına girebilmesine borçludur. Avcılar domuz kılığına girmekten rahatsız olmaz, kılık değiştirince domuzda sayılmazlar. Bu onlar için aşağılayıcı bir şey değildir. Aksine tek başına hiçbir karşılık veremeyecekleri aslanı, kurnazlıkla avlamaları büyük bir gücün belirtisidir. Bizimde sosyal hayatta karşımıza çıkacak belirli durumlar için kullanacağımız zayıf görünme stratejisi, gerçekten zayıf olduğumuz için değildir. Shakespeare’in dediği gibi: ‘’ Tüm dünya bir oyun sahnesidir.’’ Biz bu oyundaki rollerimizi her zaman için değiştirebilir, geliştirebilir ve istersek hiç oynamamış gibi davranabiliriz.
Şuraya dikkat edelim: Makyavelli’nin ‘’Başkasının güçlenmesine neden olan kaybeder.’’ sözünde bahsettiği gibi karşımızdakini güçlendirmeyeceğiz. Karşımızdakine güçlüymüş gibi hissettireceğiz, sanki o olmasaydı her şeyin ne kadar zor olacağından, onun sayesinde çevrenin güzelleştiğinden bahsedeceğiz. Bu güçlü hissetmenin etkisiyle gerçekleri göremeyecek olan kişi, bizim asıl amacımızı da okuyamayacak. Dünya düşündüğünüz kadar masum ve iyilikle dolu bir yer değildir. Böyle olduğunu düşünmek sizi bir kurban haline getirir. Kurban olmaksa günümüzde kölelikle eşdeğerdir. Siz kötülükle baş edemediğiniz için iyiliği savunurken, iyi olmanın size verdiği zararı görmezden gelmeyin. Tevrat’ta ‘’Dünya üzerinde insanoğlunun yaşamı bir savaştır.’’ yazar. Savaşın ve mücadelenin olmadığı tek bir an yoktur hayatın içinde. Her olay insanların birbirini manipüle etmesi ve birbirine üstün gelmeye çalışmasıyla bağlantılıdır.
Sinekkapan Bitkisi adıyla bilinen et yiyen bitki, bütün güzelliği ve çekiciliğiyle ağzı açık bir şekilde bekler. Böyle sempatik ve geveze görünen bitkiden korkulacak bir şey olmadığını düşünen böcek ve küçük hayvanlar onun ağzına girer ve tuzağına düşer. Et yiyen bitkinin çalışma prensibi budur: Zayıf ve sevimli görün, düşman tuzağına düştüğü an onu yok et. Onun kendini çok fazla yormasına gerek yoktur, ki yorabilecek bir duruma da sahip değildir. Köklerini derinlerine indirdiği toprağı kendisi için kısıtlayıcı görmek yerine hayatta kalabilmek için stratejilerini güçlendirmiştir. Et yiyen bitki dost olma arzusu ve hareket edememe zayıflığıyla kendine dost arıyormuş gibi görünüp besin ihtiyacını karşılar. Opposum, bir tehlike veya tehditle karşılaştığı zaman ölü taklidi yapar. Ölü taklidi yapması sayesinde kendinden daha büyük canlılara yem olmaktan kurtulur. Opposum’u buna iten içgüdüler, hayatımız için faydalı bir ders çıkarmamızı da sağlar. Bizden güçlü, üstün ve uğraşamayacağımız rakiplerle karşılaştığımız zaman zayıf görünmek veya ölü taklidi yapmak, bizden vazgeçmelerini ve enerjilerini korumak için bize saldırmamalarını sağlar.
Bu teknik sadece insanları yok etmek ve rakiplerimizi alt etmek için kullanılmaz. Aynı zamanda yakınlaşmak istediğimiz, kendimizi sevdirmeye çalıştığımız bir arkadaş veya patrona karşı da uygulanabilir. Acizliğimizi ve yetersizliğimizi hissetmek yerine bize güçlü hissettiren insanların yanımızda olmasını daha çok isteriz. Düşüncesine her özelliğinizin övüldüğü, kendinizi zeki hissettiğiniz ve ne kadar önemli olduğunuzu gördüğünüz ilişkiler size büyük enerji verir. Bu enerjiyi sağladığınız insanların da her zaman yanınızda olmasını istersiniz. İnsanlar için yanlarında bulundurmak isteyecekleri kişilere dönüşerek sosyal açıdan gücümüzü arttırabilir ve amaçlarımıza daha kolay ulaşırız.
Bu manipülasyona hazırlıklı olmak ve gerektiğinde uygulamak için bilmemiz gereken bazı kurallar:
1-) Güçsüz ve zayıf görünen beden dilini iyi gözlemleyin ve öğrenin. İlk olarak; Ayna karşısına geçin ve omuzlarınız içine çökmüş, boynu bükük şekilde bir süre bekleyin. Bedenimizin şekli, duygularımızı etkileyebilecek güce sahiptir. İkinci olarak; Omuzlarımız ve sırtımız dik, başımız yukarı da bir beden hareketine bürünün. Yine aynı şekilde duygularımız etkilenecektir. İlkinde zayıf, ezik ve çaresizmiş gibi bir beden diline büründük. Bu manipülasyonda işimize yarayacak olan o beden dilidir. Omuzlarınız düşsün, boynunuz bükük şekilde kalsın, ayaklarınız sanki gerginlik içindeymişsiniz gibi çok hareketli olsun, arada bir elinizle kollarınızı, ensenizi, yüzünüzü okşayın. Bu insanın kendini rahatlatma hareketidir. Bu şekilde yaparak rahatlamaya çalıştığınız mesajını verin karşı tarafa. Bunlara sahip olmak için ayna karşısında bolca pratik yapın. Her şeyi çalışarak geliştirebiliriz ve iyi rol yapma becerisi hayatımızın her anında işimize yarayacak bir ustalık becerisidir.
2-) Bu madde kitabın en önemli konusudur: Kendini bilmek ve kendini geliştirmek. Bilgiye atılan ilk adım, bilgisizliğini kabul etmekte yatar. Bilgisizliğini kabul etmekse olgun bir zihniyetin sonucudur. Bu manipülasyonu rahatça kullanabilmek için bildiklerinizi ve sahip olduğunuz yetenekleri göstermeye ve bu şekilde kendinizi tatmin etmeye çalışmayı bırakmalısınız. Ne kadar bilgili olduğunuzu göstermeye çalışmak ve insanlar yerine sürekli kendinizi anlatmak, insanların sizden kaçmasına ve sizin yanınızda sessiz kalmasına neden olur. Bizim isteyeceğimiz en son şey bunlar olur. Bu yüzden insanları olabildikçe çok dinleyin ve söyledikleri şeylere yönelik sorular sorun. ‘’Bu kadar bilgiyi nasıl öğrendin? Kendini nasıl geliştirebildin? Anlattığını tam olarak anlamadım, şu kısmı tekrar edebilir misin? Gerçekten senin yanında kendimi güçlü hissediyorum. Bu kadar bilgili bir insanla daha önce karşılaşmamıştım.’’ gibi soruları samimi bir şekilde sorun ve bırakın karşınızdaki kendisini ve fikirlerini anlatsın. Bunun şöyle güzel bir yanı var, insanları kontrol altına alırken aynı zamanda yeni şeyler öğrenmiş oluyoruz. Yeni şeyler öğrenirken de zihinlerine rahatça gireceğimiz için amaçlarımıza ulaşmış oluyoruz. Sadece bu soruları sorarken ve iltifat cümlelerini kullanırken yapmacık olmayın. Yapmacıklık hissettirdiğiniz kişi içten içe sizden soğur ve o soğuma olursa asla eskisi gibi manipüle edip kullanabileceğiniz bir yakınlığa ulaşamazsınız.
Selim Geçimli