Öyle zamanlar olur ki; nereye gittiğin önemini yitirir. Çünkü asıl önemli olan, yanında kiminle gittiğindir.
Tolstoy
İnsan, sosyal bir varlıktır ve çevresine göre şekil aldığı gibi çevresini de şekillendirir. Güçlü irade ve karizma sahibi ruhlar yanındakiler üzerinde tarif edilemez bir enerji baskısına sahiptir. Bir kişinin liderlik vasıfları sokakta arkadaşlarının arasında ortaya çıkar. Çünkü yanında ailesi olmadan kişiliğini ortaya koyabilecek serbest bir ortam bulmuştur. Arkadaş edinme ve bu arkadaşlığı sürdürebilme becerileri, çocuğu sadece sosyal bakımdan geliştirmez. Arkadaşlık aynı zamanda; aidiyet duygusu, değer ve kabul görme hissi kazanımına ve öz güveninin gelişimine yardım eder. Çocuğun zihinsel, fiziksel ve duygusal alanda gelişmesi için arkadaşları olması şarttır ve çocuk için arkadaş, hayati bir ihtiyaçtır. Arkadaşa duyulan ihtiyaç, sadece onunla vakit geçirmek için değil; bilgi ve deneyim kazanmak içindir. Arkadaş seçimi çocuğun gelişiminde önemli bir yer tutar.
Atatürk’ün en yakın çocukluk arkadaşları Asaf İlbay ve Salih Bozok’tu. Üç arkadaş aynı zamanda sırdaştılar. İlerleyen yıllarda aralarına Nuri Conker ve Ali Fuad Cebesoyda katılmıştır. Mustafa Kemalin yaşı ilerledikçe seçiciliği artıyor ve çevresini ilkeleri doğrultusunda genişletiyordu. Fethi Okyar, Kazım Karabekir, İsmet İnönü gibi arkadaşları genişleyen çemberin içindeydiler.
Aynı acıları çekmek insanları yakınlaştıran etkenlerden biridir. 1890’lı yıllarda çocuk olmak çok zordu. Özellikle Osmanlı İmparatorluğunun Balkan topraklarında yaşıyorsanız hem sancılı hem de belirsiz bir gelecek sizi bekliyor demektir. Küçük Mustafa’nın içinde kopan fırtınaları konuşmadan anlayan yalnızca annesi Zübeyde hanımdı. Ancak annesinin dışında konuştuğu, dertleştiği, gülüştüğü yol arkadaşları da vardı.
Her çağın insanı ve düşüncesi olduğu gibi hayatın her döneminin arkadaşlığı farklı olabiliyor. Mustafa Kemal’in mahalle arkadaşlarıyla olan ilişkileri ile vatanı kurtarırken kurduğu arkadaşlık ilişkileri farklılık göstermektedir. İlk çocukluk yıllarında arkadaşlar arasında sevmeme nedenleri azdır. Çünkü çıkar ilişkisi ya yoktur ya da önemsizdir. Ancak hem çevreninin genişlemesi hem de ilişkilerin siyasallaşması, sevginin boyutlarını olumlu/olumsuz arttırmıştır. İnsan ilişkilerinde siyaset hayati önem taşır. Atatürk hem insan siyasetini hem de ülke siyasetini iyi bilirdi. Yanında ya da yakınında bulunan her insanı tahlil eder yapabileceklerinin sınırlarını öğrenmeye çalışırdı. Bu şekilde kendi ilişki halkasını oluşturmuştu. Ona göre;
İçsel olarak kendini desteklemeyenler, ancak vatanın kurtarılmasında can siperane mücadele etmeye hazır olanlar.
Kendisine bağlı ancak yetenekleri sınırlı olanlar,
Son halka ise hem kendisine güvenen hem de vatanın kurtarılacağına inanan…
Bu üç ilişki halkası Atatürk’ün davranışları tahlil etmekte ne kadar usta olduğunu gösterir. Bir insanın devinimlerinin yöneldiği amaç, o insanın çocukken dış dünyadan aldığı izlenimlerin etkisi altında gelişip ortaya çıkar. Hayatta en büyük zorlukları yaşayan ve başkalarına en büyük zararı veren birey, diğer insanlara ilgi duymayan bireydir. İnsanların bütün başarısızlıkları bu tür bireylerden kaynaklanır aslında.
Hayatın tek tek olayları bakımından sıklıkla gözlemlediğimiz bir şey var ki, o da bazı kimselerin yaşam konusunda kendilerinde var olan yeteneklerden haberlerinin bulunmayışı ve ilgili yetenekleri küçümsemeleridir. Bazı çocuklar aşırı derecede huysuzluğu kaçarak dikkati üzerlerine çekmek isterken, daha çok ya da daha az kurnaz kimileri aşırı derecede uslu davranarak aynı amaca varmaya çalışırlar. Bazıları ise kendi stratejilerini kurarlar. Mustafa Kemal gibi…
Bir insanı anlamak için; çevresine karşı olan tutumuna, çevresinin ona karşı olan tutumuna, bir olay karşısında verdiği tepkiye, yaşadığı duygulara, çocukluğuna inmemiz gerekir. İnsan yanılabilir ve mutluluğu, huzuru, ruhuna uygun olmayan mecralarda arar. Fakat bulamaz. Bu sebeple insan, kendisiyle yüzleşmek, doğruyu yanlışı ortaya çıkarmak ve menfilikleri düzeltmek zorundadır. Atatürk’ünde kırgınlıkları olmuştur. Acı çekmiştir, arkadaşçalarıyla ters düştüğü dönemler olmuştur. Bu durumda tek sahip olduğu varlığa yani kendine sarılmış ve kendini dinleyip sakinleştirmiştir. İşte! Bunun sırrı kendini tanıma yolunun dinlenme tesisleri başkalarının bıraktığı kişilik izleridir….
Mustafa Kemal’in hayatında derin izler bırakan olaylardan biride 1894’te Selanik Askeri Rüştiyesinden önce kısa bir süre okuduğu Selanik Mülkiye mektebinde yaşadıklarıdır. Bu okuldaki öğrencilik yılları, Arapça hocası Kaymak Hafız’dan yediği dayaklarla noktalanıyordu. Mustafa Kemal, Kaymak Hafız’dan yediği bu dayakları ömrü boyunca unutamayacaktı. Bu dayaklar, Arapçadan nefret etmesine neden olacaktı. Mustafa, Mülkiye Rüştiyesindeyken Kaymak Hafız’dan yediği dayakları sonradan anılarında şöyle anlatacaktı:
“Mektepte Kaymak Hafız isminde bir hoca vardı. Bir gün sınıfımızda ders verirken diğer bir çocukla kavga ettim. Çok gürültü oldu. Hoca beni yakaladı. Çok dövdü. Bütün vücudum kan içinde kaldı. Büyük validem zaten bu mektepte okumama aleyhtardı. Beni derhal mektepten çıkardı. Mustafa, daha sonra bu okuldan ayrılıp Selanik Askeri Rüştiye’ne başladı. Annesinden habersiz askeri rüştiye sınavlarını kazanarak bu okula girdi. Burada matematik öğretmeni tarafından kendisine Kemal adı verildi.
Şiddet içeren bütün davranışlar insanlığın var olduğu ilk günden bugüne tüm toplumlarda farklı şekil ve içeriklerde meydana gelmektedir. Aynı zamanda çocuğun gelişimini ve büyümesini olumsuz etkileyen bu davranış çocuğa hem akran grubu hem de büyükleri tarafından uygulanmaktadır. Okulda şiddet; hem gelişimi ve öğrenmeyi engelleyen hem de okul iklimine zarar veren suç davranışlarını ve saldırganlığı içermektedir. Okulda şiddet açısından erkeklerin hem kurban hem de saldırgan olma olasılığının yüksektir. Eğitim hayatındaki bir çocuk için ders başarısının düşmesine, kişinin yaşadığı stres sonucu ruhsal sağlığını yitirmesine sebep olabilir. Sosyal açıdan; depresif ve saldırgan davranışlar sebebiyle çevresindeki kişilerin kendisinden uzaklaşmasına yani kişilerarası ilişkilerinin zarar görmesine sebep olabilir. Ruhsal sağlığa ilişkin olarak; panik atak, depresif ruh hali, kendini işine odaklayamama, özgüven ve öz saygının yitirilmesi ve benzeri durumların yaşanmasına daha ağır durumlarda ise travma sonrası stres bozukluğuna sebep olabilir. Mustafa Kemal’in yaşadığı dönemde çocukların aile içinde ve çevresinde şiddet sık karşılanan bir durumdur. Hatta bazen normal bile karşılanabilir. Ancak; çocuklar ağaç köküne benzer büyüme aşamasında yaptığınız her müdahale ilerleyen yaşlarında mutlaka kendini gösterecektir. Zübeyde Hanımın oğlunun geleceği açısından yaptığı doğru yer ve zamandaki müdahalesi Mustafa Kemal’in özgüven edinmesini sağlamıştır. Çocuklarda özgüven gelişimi doğduğu andan itibaren başlar, erken yaşlarda da yerleşir, hayat boyu da çocuğun gelişmesiyle devam eder. Çocuklar ergenlik dönemine adım attıklarında özgüvenlerini şekillendirmeye başlarlar. İşte bu özgüven dâhilerin gizli özelliklerinden biridir.
Aytaç Bozkoyu