İnsan, potansiyel sahibi bir varlıktır ve sağlıklı her insan, kendisini başarıya taşıyacak mükemmel bir donanımla dünyaya gelir. Bu noktada başarı ya da başarısızlık, insanın mevcut potansiyelini kullanıp kullanmamasına bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Başarı, insanda var olan potansiyeli performansa yani sonuca dönüştürmektir. Başka bir deyişle, donanımı yazılımla destekleyerek insan denen makineyi faal hale getirmektir.
Başarı, diğerlerinden üstün ya da önde olmak değil, bir önceki halimizden üstün olmaktır. Yani düne göre bugün kat ettiğimiz mesafe ve ulaştığımız noktadır.
Kendini bilen insan, dünyayı da bilir. Kendi dünyasını keşfedemeyen, başka dünyaları da keşfedemez. Bu nedenle başarıya namzet olan kişi önce kendini tanımakla başlamalı işe:
Ben kimim?
Güçlü yönlerim neler?
Zayıf yönlerim neler?
Neleri severek ve isteyerek yapıyorum?
En çok ne ile meşgul oluyorum?
İhtiyaçlarım neler?
Hayattan beklentilerim nelerdir?
Hayatın benden beklentileri neler?
İnsan öncelikle bu sorulara gerçekçi cevaplar vererek hayat rotasını belirlemelidir. Aksi halde kendini tanımadan hayata atılmak, anlamsız bir maceraya sürüklenmek demektir.
Peki sizce başarı nedir?
Çok iyi resim yapmak mı? Çok iyi futbol oynamak mı? Birden çok dil konuşmak mı? Çok okunan bir yazar olmak mı? Çok para kazanmak mı? Çok lezzetli yemek yapmak mı? Yoksa internette tıklanma rekorları kırmak mı?
Başarılı insan kimdir?
Bu sorunun cevabı da bir muammadır. Haydi, soralım yine de: Sizce dünyanın en başarılı insanı kimdir? Lionel Messi mi? Albert Einstein mı? Hüsein Bolt mu? Mimar Sinan mı? Bill Gates mi? Aziz Sancar mı? Muhammed Ali mi? Yoksa Ayşe teyze mi? Ahmet Amca mı?
Bu dünyada herkesin mutlaka başarabileceği bir şeyler vardır. Ancak denemeden bu şey asla bilinemez.
Başarı baldan tatlıdır. Bir kez başarıyı tadan insan, bir daha o lezzeti bırakamaz. Aynen çocukların çikolata yemesi gibi bir kez alıştınız mı, bir daha asla vazgeçemezsiniz. Mıknatısın demiri çekmesi gibi sizi hep kendine çeker. Ancak bu hazzı yaşamak istersek, öncelikle başarma gücümüze kanat takarak o mertebeye en az bir kez erişmeliyiz.
İnsan, ne zaman ve nerede dünyaya geleceğini, anne-babasının kim olacağını, ten renginin ne olacağını, nerede, ne zaman ve nasıl öleceğini bilemez. Dolayısıyla bunun kararını da veremez. Fakat nasıl yaşayacağı konusunda karar verme ve seçim yapma iradesine sahiptir. Hür irade sahibi olan insanın önünde iki yol var:
Ya anlamlı, coşkulu, üretken ve başarılı bir hayat sürmek…
Ya da ezik, sefil, sıradan ve başarısız bir hayata râm olmak…
Seçim bizim…
Toplum olarak olaylar hakkındaki hüküm ve yargılarımız hep neticeye göredir. Sonuç yoksa başarı da yoktur. Oysa başarının sonuç odaklı değerlendirilmesi doğru değildir. Başarı bir sonuç değil, süreçtir. Sonuç alamayan kişinin başarısız olduğunu söylemek doğru değildir. Başarı, diğerlerinden üstün ya da önde olmak, hedefe ulaşmak değil; bir önceki durumdan farklı olmak, yol olmaktır.
Başarısızlık ise hiçbir şey yapamamak, bir şeyi gerçekleştirememek değil; henüz sonuç alamamak ya da hiç başlama cesareti gösterememektir.
Biriktiren mi, bitiren miyiz?
Başarı bu açıdan değerlendirildiğinde iki grup insandan bahsedebiliriz:
İş biriktirenler
İş bitirenler
İş biriktirenler, biriken iş yükünün altında ezilirken; iş bitirenler tez zamanda sonuca ulaşırlar. Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil, Gençlerle Başbaşa isimli kitabında konuyla ilgili olarak şöyle yazar: “Başladığın bir işi (bir dersi, bir kitabı, bir görevi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba, göreve) başlama. Yarıda kalan iş başlanmamış demektir.”
Tavsiye edildiği gibi başlanan bir işi bitirmek, başarılı insanlara has bir özelliktir. Başladığı işi bitirenler aslında iş bitiricidirler. Onlar bitirici vuruş yapan golcüler gibi galibiyete bir adım daha yakındırlar.
Değişik vesilelerle hepimiz duymuşuzdur: “Bir işe Türk gibi başla, Japon gibi devam et, Alman gibi bitir.”
Türk insanı heyecanlı ve duygu düzeyi yüksek bir millet olarak bilinir. Sorun şu ki, Türk insanı başlangıç noktası ile sonuç arasında ciddi bir istikrarsızlık yaşıyor. Çabuk pes ediyor, ilk günkü azmini ve heyecanını finale taşıyamıyor. Hevesler ve hayaller uçucu gazlar gibi bir anda parlayıp sönüveriyor. Bu da ister istemez başarısızlığa zemin hazırlıyor.
Başarılı olmak istiyorsak, Türk gibi başladığımız işi yine bir Türk gibi bitirelim!
Başarı, açık büfe gibi herkese açıktır.
Günümüzde “Başarılı değilim/olamam.” düşüncesi çok yaygın. Yine elinden geleni ortaya koymayanlar, bedel ödemeyenler ve başarısız olanlar, başarılı insanlara hayretle bakıyorlar. Hayatın onlara iltimas geçtiğini zannediyorlar. Turnayı gözünden vurmak için Allah’ın şanslı kulu olunması gereğine inanıyorlar.
Oysa işin aslı hiç de öyle değil. Eğer biz de “başaramam” diyorsak, geçmişinize dönüp bir bakalım. Bugüne kadar neler başardık?
İlkokulu, ortaokulu, liseyi belki üniversiteyi biz okuduk. Yüzlerce sınavı başarıyla geçtik. Bu güne kadar onca badire atlattık. Çünkü başarı hiç kimsenin tapulu malı değil.
Başarı, açık büfe gibi herkese açıktır. İsteyen istediği kadar alabilir. Gözünden vurulacak olan turna da, her insanın kendi içinde saklıdır. İçindeki cevheri keşfeden ve bedelini ödeyen herkes, eşsiz bir mücevhere dönüşme hakkına sahiptir.
Yeter ki istesin.
Yeter ki emek versin.
Yeter ki biriktirmesin.
Başarı, nüfus cüzdanı gibi kişiye özeldir.
Siz hiç meydanlarda bir kurul ya da grup için dikilmiş anıt gördünüz mü? Tarihte iz bırakan başarıların altında hep bir kahramanın imzası vardır. Her destanın da bir kahramanı vardır. Çünkü başarı tek kişiliktir. İlk nefesi kendi başına alan insan, son nefesi de kendisi verecektir. Bu yüzden neleri başarabileceğimizi bizden başka hiç kimse bilemez.
Başarılı insanlar hayatın(ın) dizginlerini ellerinde tutarlar. Özgüvenleri yüksektir. Oyunun kuralını onlar koyarlar. Toplum tarafından saygı ve takdir görürler. Geleceğe umutla bakarlar. İtibar ve şöhret sahibi olurlar. Ölümlerinden sonra bile hayırla yâd edilirler. Ne demişler:
Er odur ki kala ondan bir eser,
Eseri olmayanın yerinde yeller eser.
Başarısızlık, başarının yol arkadaşıdır.
Hayat bir bütündür. Başarı da sadece ders veya okul başarısı ile sınırlı değildir. Bir alanda başarı ve değer üretirken diğer alanları ihmal ederek yakalanan başarı, gerçek bir başarı değildir. Hayatta gerçek başarı eğitim, iş, aile ve sosyal başarı ile mümkündür.
Şüphesiz ki başarı yolunda kimi zaman hayal kırıklıkları ve başarısızlıklar yaşanacaktır. Başarı ve başarısızlık, hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Böyle bakıldığında başarısızlık, başarıya giden yolda yol arkadaşıdır. Yol arkadaşının telkinlerine kanan, onun sözüyle yolda eğlenen bu yolu tamamlayamaz.
Bu yolda eğlenip kalmak da var, cayıp dönmek de var, yol almak da var. Dolayısıyla başaramamak felaket değil, bir sonuçtur. Zira başarı, bebeğin yürümesi gibi düşe kalka olur. Kaldı ki dünyada başarılı her insan, mutlaka başarısızlığı tatmıştır. NBA tarafından tüm zamanların en büyük basketbolcusu seçilen Michael Jordan’ın isabet yüzdesi %50’dir. Yani potaya attığı her iki atıştan biri basket olmamıştır. Ama o yine de adını NBA tarihinin “en büyük” unvanını alarak adını altın harflerle yazdırmayı başarmıştır.
Başarısızlık, çıkmayan leke gibi kalıcı bir şey değildir. Kalkıp yola devam edebilirsek, ibre başarı tarafına dönüverir. Ve yaptıklarımız ya da yapmadıklarımızla onu biz sürekli kılarız.
Hayat dalgalı bir denize benzer. Denizdeki dalgalar gibi, hayatta da her zaman engellerle karşılaşmak muhtemeldir. Başarı söz konusu olduğunda engeller söz konusudur. Başarıyı değerli ve anlamlı kılan da zaten bu engellerdir. Yani karşılaşılan zorluklara ve engellere rağmen başarmaktır. Zira kaptanın iyisi de dalgalı denizde belli olur. Denizleri seviyorsanız, dalgalara da hazır olmalısınız.
İtibar ve para gibi başarı kazanmanın da en güzel zamanı gençlik yıllarıdır. Başarılı olmak her yaşta güzeldir. Ancak genç yaşta başarıyı yudumlamak insana tarifsiz bir keyif verir. Çünkü gençlik, zaman, sağlık ve enerjinin pik yaptığı müstesna bir dönemdir.
Bir düşünsenize; Nobel Ödülü’nü 70 yaşında mı almak isterdiniz, yoksa 25 yaşında mı?
Aslında her başarı niyette gizlidir. N-İ-Y-E-T varsa başarı da vardır.
N-İ-Y-E-T: Niyet, İstek, Yetenek, Enerji, Teşebbüs kelimelerinin baş harfleri ile oluşur.
Ne diyelim: Niyet hayır, akıbet hayır olsun.