Evliya Çelebi: “her şeyin ilmi cehlinden iyidir” der. Öncelikle, anne babaların çocuklarıyla ilgili bilgi sahibi olmaları; yani çocuklarını tanımaları gerekir.
Örneğin otomobil sürmeyi ele alalım. Diyelim ki siz otomobil kullanmayı hiç bilmiyorsunuz ve direksiyona, yani şoför koltuğuna oturdunuz. Size dediler ki: “Bu otomobil ile şu üç kişiyi, falanca semte götüreceksin.” Siz de bu isteği geri çevirmeyip olumlu yönde karşılık verdiniz. Sonuç ne olurdu sizce? Bildiniz! -bir mucize gerçekleşmezse- ya olduğunuz yerden hiç hareket edemez ya da ilk virajda veya ilk sollamada kaza yaparsınız. Sonuç; büyük bir facia, ya da hüsran, utanma…
Oysa sizin yerinize, sürücü koltuğuna usta bir şoför oturursa; o kişileri, sağ salim gidecekleri yere ulaştırmada hiç zorlanmayacaktır. Araba yolda süzüle süzüle giderken, usta olan şoför, aynı anda direksiyonu; gaz, debriyaj ve fren pedalını, vitesi, silecekleri; öndeki arabayı, yan ve dikiz aynalarından arkadaki arabaları kontrol edebilir. Bu yetmezmiş gibi, içerideki sohbete ortak olur, para alışverişi yapar ve yoldaki insanlara bile laf yetiştirir. Çocuk yetiştirmede de bilgili insanla bilgisiz insan arasındaki fark; en az usta şoförle acemi şoför arasındaki fark kadardır. Birisi hedefe ulaştırır, diğeri şarampole…
Çocuk yetiştirmek de buna çok benziyor aslında. Eğer yeterli bilgi, birikim ve donanımınız yoksa çocukla yaşayacağınız en küçük çatışma ya da problemde, büyük bir çıkmaza girmeniz kaçınılmazdır. Bu durumun başlıca nedeni; çocuk eğitimi, çocuk gelişimi ve çocuk psikolojisi konularında yeterince bilgi sahibi olmamaktır. Bir gün anne babalardan bir çift benimle görüşmeye gelmişlerdi. Çocukları 13 yaşında ve yedinci sınıf öğrencisiydi. Kendilerinin oğullarıyla ilgili bir sürü şikâyet ve yakınmaları vardı. Bir ara fırsat bulup babaya, oğlunun gözünün rengini sorduğumda bir hayli düşünmek zorunda kaldı. Nihayet eşinin de yardımıyla “kahverengiydi galiba hocam hiç dikkat etmemişim” diyerek cevap verdi. On üç yıldır birlikte olduğu çocuğunun gözünün rengini bilmeyen bir baba onun psikolojisinden, duygu ve düşüncelerinden ne kadar haberdar olabilirdi ki! Nobel ödüllü yazar Alexis Carrel anne babaların çocukları tanımaları konusunda bakın neler söylüyor: “Genel olarak aile, acınacak bir eğitim çevresidir. Çünkü günümüz anne ve babaları, çocuk ve gençlik psikolojisini hiç bilmiyorlar. Kendilerinden önceki anlayış da bu şekilde idi. Çok saf, sinirli, zayıf veya sert olabiliyorlar. Bunların çoğu, gençlere nasıl suç işleyeceklerini öğretiyorlar adeta.” Anne babaların niyetlerinin iyi ancak kullandıkları yöntemler yanlış olduğunda çocukları birer suç makinesi ya da problem deposuna dönüştürebiliyorlar.
Bilgisizliğin sonuçları bazen çok daha vahim olabiliyor. Otomobilin şarampole yuvarlanması gibi, bilgisiz anne-babalar yüzünden güzelim yavrular yörüngesini şaşırıyor. Bir anda allak bullak oluyorlar. Sonunda da ruhsal bunalıma ve strese girerek perişan olup gidiyorlar. Bu olumsuzluklar çevresine ve daha sonra kendi ailesine de yansıyabiliyor.
Bazen öyle anlar olur ki; çocuk veya genç, ruhsal sıkıntı ve bunalım içindedir. Sığınabileceği güvenli bir liman arar. Anne baba, bilgisizliği nedeniyle, çocuğa yardım edemez. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemez. Güvenli bir sığınak olup, kol kanat germeyi beceremez. Bunun üzerine çocuk veya genç, kurtarıcı olarak gördüğü akran gruplarına katılır. Yalnızca orada sevilip sayılacak ve davranışları onaylanacaktır. O grupta kendisini, akrep gibi bekleyen sinsi tehlikelerin ise hiç mi hiç farkında değildir. Arkadaş teşvikiyle ilk önce ufak ufak sigara tüttürmeye başlar. Bir süre sonra sigara kesmez olur artık. Daha güçlü uyuşturucu maddeler arar. Merak, telkin ve ortamın yardımıyla bu defa esrar ve baliyi dener. Kısa bir müddet sonra çocuk, uyuşturucu bağımlısı olmuştur bile. Fakat bu sefer de bunları alacak parası yoktur. Para bulabilmek için hırsızlık yapar, haraç toplar. Daha sonra işi büyütür. Nihayet gasp ve çetecilik yapmaya başlar. Bir gün polis çocuğun evini arayıp: “Hanımefendi – beyefendi oğlunuz cinayet işledi, karakola kadar gelir misiniz?” dediğinde anne-baba tek kelimeyle; şoktadır. Fakat ne yazık ki çoook geç kalınmıştır.
Sevgili anne babalar!
Yukarıdaki kurguya benzer çok sayıda televizyon haberi izledik, gazete haberleri okuduk değil mi?
Genellikle anne babalar, çevresinde olup bitenlerden ders almayıp aynı problemi kendi çocuğunda yaşayınca aklı başına gelir. Ancak o zaman iş işten geçmiş olur. Benzer olayların bizim çocuklarımızın da başına gelmesini istemiyorsak, bilgi dağarcıklarımızı genişletelim ve çok uyanık olalım. Bu günkü olumsuz çevre şartlarında, bu sıkıntıların bizim çocuklarımızın başına gelmeyeceğini kim garanti edebilir ki?
Her anne baba çocuklarının hayat şoförü gibidir. Onlar için yapacağı olumlu her davranış, çocuğu bir adım daha ileriye götürür. Yapacakları her yanlış da çocuğun geleceğini karartabilir.
“Aman Efendim! Bizim de annemiz babamız bizleri yetiştirme konusunda çok bilgili değildiler. Lakin biz bugünlere kadar geldik. Herhangi bir problemle karşılaşmadık. Hatta uzun yıllar ailemizden ayrı kaldık. Değişik okullarda okuyup hayata atıldık. Öğretmen, doktor, mühendis, ev hanımı, esnaf olduk,” dediğinizi duyar gibiyim. Evet doğrudur. Benim annem babam da bu konuda formel bilgiler almadı.
Ancak şunu asla unutmayalım; o zamanlar hayat yolunda trafik bu kadar sıkışık ve yoğun değildi. Yollar daha az şeritliydi. Arabalar da bu kadar hızlı gitmiyordu…
Zaman değişti, eski haritalar artık işe yaramıyor. Şimdiki çocuklar çok fazla uyarandan dolayı daha zekiler. Kavrayışları daha hızlı. Ebeveyn bu hızlı değişime ayak uydurabilmeli. Çünkü; “dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulamaz.”
Özetle onbeş-yirmi yıl öncesinden bugüne, çocuk yetiştirme konusunda, köprünün altından çok sular aktı. Hatta sular artık bulanmaya ve çamur akmaya başladı. Bu da bizleri, dolayısıyla beyinlerimizi, yeni bilgilerle damıtıp doldurmayı zorunlu hale getiriyor sanırım.
Ahmet Kocacan